Ey, diyorum vatandaş olarak!..
Emperyalist güçler, her dönem, dünyada değişen güç dengelerine göre değişik yöntemler bularak sömürü çarkını döndürmeye çalışmıştır.
Kendisini “dünyanın jandarması” olarak gören ABD de Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak amacıyla Çekiç Güç yöntemini buldu ve bu planını uygulamaya soktu.
Çekiç Güç olarak adlandırılan askeri gücün Ortadoğu’daki görevi ve amacı nedir buna kısaca göz atalım.
Ortadoğu bölgesi, 1990 yılı istatistiklerine göre, önümüzdeki uzun yıllar boyunca dünya petrol kaynaklarının %85’ine sahiptir.
ABD, Almanya’nın önderliğindeki Avrupa ve Japonya karşısında, Ortadoğu bölgesini denetimi altında bulundurmak, siyasi-askeri ve ekonomik nüfusunu korumak ve artırarak sürdürmek için, “Çekiç-Güç” adıyla bir güç oluşturdu. Bu güç aracılığıyla ABD, Ortadoğu bölgesini tam bir denetim altına almayı amaçlamıştı.
Irak’ın 2 Ağustos 1990’da Kuveyt’i işgâl etmesiyle başlayan körfez krizi; ABD, İngiltere, Fransa, Türkiye, Suudî Arabistan, Suriye, Mısır gibi 28 devletin birleştirilmiş askerî güçleriyle Çekiç Güç kuruldu.
1991 Körfez Savaşı’ndan sonra, Kuzey Iraklı sivilleri, Irak’taki Saddam idaresinin tehdidine karşı korumak için müttefik ülkelerin silahlı kuvvetlerinden meydana getirilen birlik Türkiye’de Silopi ve İncirlik’e yerleştirildi.
Çekiç Güç, 17 Ocak 1991’de havadan Irak’a hücum etmesiyle körfez harbine dönüştü. 28 Şubat 1991’de Irak’ın yenilip Kuveyt’ten çekilmesinden sonra 3 Mart 1991’de müttefik kuvvetler ve Irak askerî heyetleri arasında ateşkes antlaşması imzalandı.
Böylece körfez savaşı fiilen sona erdi. Körfez savaşının sona ermesiyle Irak’ın güneyinde şiiler ve kuzeyinde kürtler devlet kurmak için ayaklandı. İsyanlar Irak hükûmeti tarafından bastırıldı. Bu iç savaş neticesinde 400.000’i aşkın kürt ve Türkmen, Türkiye’nin güneydoğu bölgesine yığıldı.
Poised Hammer (çekiç güç), Provide Comfort (huzur operasyonu), Combined Task Force (birleşik görevli kuvveti) gibi isimlerle de anılan bu birlik, Musul’un güneyinden başlayarak batıya doğru uzanan bölge haricinde ayrıca Kürtlerin bulunduğu başka bir bölgeyi de kontrol etmekteydi.
ABD ve müttefikleri, Irak’ta 36. paralelin kuzeyi ile 32. paralelin güneyini uçuşa yasak bölge ilan etti.
Ne demektir bu? Sen bu toprağına karışamazsın, ben denetlerim demekten başka bir şey değildir! Irak fiilen Çekiç Güç ile ikiye bölündü!
Çekiç Güç, ayrıca Kuzey Irak’ta bir Kürdistan kurdurmak ve ileride Türkiye’nin sınır bölgesini de içine katmak, PKK’ye destek sağlamak için gelmişti.
Çekiç Güç’ün adı 1996’da “Kuzeyden Keşif Harekatı” adıyla değiştirildi.
Emperyalist ülkelerin planları doğrultusunda 2007 yılında Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adı altında Ortadoğu’da da devam ettirilmektedir.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice (2005-2009), “22 devletin sınırlarının değişmesi” gerektiğini açıklamıştı.
Türkiye dahil 22 devletin sınırlarının değişmesi, BOP’un planlarının sadece bir kısmıdır.
İki BOP eş başkanı varmış! Kim ki bunlar? Papatya fallarımıza bir baktıralım!
PKK/PYD/YPG, ABD-AB ve İsrail emperyalizminin kullandığı birbirleriyle bağlantılı maşa örgütlerdir.
“Arap Baharı” denilerek iç savaş başlatılıp parçalanan Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve Bahreyn’den sonra 15 Mart 2011’de Suriye’de gösteriler başladı.
9 Haziran 2011’de ÖSO’ya bağlı bir grup terörist, Cisr El-Şuğur kasabasına saldırdı ve 120 kadar devlet memurunu vahşice öldürdü.
Önceden hazırlıklar yapıldığı için insanlara “Kaçın, ordu gelip sizi öldürecek!” denildi ve böylece ilk göç dalgası başladı.
Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Ürdün ve benzeri ülkelerin fiili müdahalesiyle Suriye giderek karıştı.
Yaklaşık 4 milyon kişi terör örgütlerinin baskısı nedeniyle sınır komşusu Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Mısır’a kaçtı.
5 milyon kadarı da Suriye içinde devletin kontrol ettiği daha güvenli bölgelere sığındı. Suriye’de devletin kontrol ettiği bölgelerde yaklaşık 17 milyon kişi yaşıyor.
Aboovvv!.. ABD, 10 Şubat 2016’da, “PYD’yi terörist örgüt olarak görmüyoruz.” demişti hani?
5 yıl içinde Türkiye’ye 2,6 milyon Suriyeli göç etti. Bunların 600 bin kadarı çadır kentlerde, geri kalanlar kendi olanaklarıyla Türkiye’nin her tarafına dağıldı.
Peki, Suriye’den kaçıp Türkiye’ye yerleşen 600 bin kadar yoksulun dışında geri kalan 2 milyon Suriyeli’nin beraberinde getirdiği para ne kadar? En az 10 milyar dolar. 12 Şubat 2016 tarihli gazetelerde “Nerden geldiği belli olmayan 10 milyar dolar” diye haber var… Bana inanmıyorsanız açıp bakabilirsiniz.
İstanbul Ticaret Odası verilerine göre yabancılar arasında en çok şirket kuran Suriyelilerdir.
11 Şubat 2016’da yayımlanan bir haberden örnek vereyim. Bu yazıyı o nedenle yazdım.
Muğla’da yaşayan ve ekonomik durumu iyi olan ev kadını Suriyeli Rawaa Kilani, ülkesindeki iç savaşta yaralanan sokak hayvanlarını tedavi ettirip sahiplendirerek Avrupa’nın çeşitli ülkelerine gönderiyormuş.
Yeni gelecek göçmenlerle 3 milyon Suriyeli olacak Türkiye’de. Savaş bittiğinde (Ne zaman biteceğini de bilemem.) geri döneceklerini sanmıyorum. İstanbul’u gördükten sonra hangi Suriyeli göçmen dönebilir ki geri?
Rusya, Türkiye, İran bloku dünyanın bütün dengelerini değiştirir.
Türkiye, Ortadoğu’da kaybettiği etkinliğini yeniden kurar. Bir vatandaş olarak yazdım bu yazıyı. Benim aklım ermez öyle stratejik derinliklere!
Eğri oturup doğru konuşalım. Suriye ile birleştik sayılır bu durumda.
Türkiye’nin yapacağı Suriye ile barış görüşmesi. Hem de acilen. Türkiye, bunun çok yararını görür. Gider Şam’da cuma namazını da kılarsın. Şimdiye kadar yakalayamadığın diplomatik başarıyı yakalarsın bunu yaparsan. Ayrıca toprak bütünlüğünü de korursun.
Hadi bakalım. Bir vatandaşın görüşü… Ne yaşanacak, ne yapılacak yaşayıp göreceğiz. “Ey!..” diyeyim ben de(!).